Başarısızlık Başarı Demektir

basarisizlik-basari

Bilimin esasında deneyler yer almaktadır. Deneylerle asıllığın yapısı açıklanır. Bir mevzu hakkındaki yeterli ölçüde deneyle doğruluğunu bulabilir ve tabiat olarak anlamsal esası ispatlanabilir ve objektif prensipleri ortaya koyabiliriz. Koyabilir miyiz?

Netlikle hayır. Ancak bu, bilimsel ilerleme teorisini ortaya atan Francis Bacon’dan sonra üç surat seneye kadar hakim olan “deneysel usul” inancıydı. Bacon’un teklifinin ana yapısı şunu belirtmekteydi : bir bilim adamı öğrenilebilir ve bilinemez arasındaki hudutta bulunan bir mevzuyu ele alır. Teftiş altındaki bir gidişatta mevzunun çok iyi kollanmış ve sorgulanmış ölçümlerini yapar, bir başka deyişle, “laboratuvarında “deney” yapar. Yeterli rakamda deneyin ardından bazı noktalar ortaya çıkmaya başlayacaktır. Daha sonra bilim adamı, bu noktaları, manasal olarak gözlemlerini açıklayan tahmininin doğruluğunu güçlendirmek için kullanılacaktır. Bu yeni ve kuvvetlenen varsayım, insan bilgisine yeni ufuklar ilave edecek ve bilim adamı daha ileri seviyeleri deki deneylerle bunu sağlamlaştıracaktır.

Bunların tümü sarih ve manasal görünmektedir. Öyleyse yanlış nerededir? Evvel Bacon’ın ortaya koyduğu prensibe bakalım. Getirdiği teklif bilimin hayali kavramlara ve duygulara yer vermeden deney ve gözlemle doğruyu bulabileceği doğrultusundadır. Bunu “ampirik usul” olarak adlandırabiliriz.

Tümevarım Yöntemi

Kuş gözlemcisi misalini ele alalım. Misaldeki şahıs tüm ömrünü kargaları kollamakla geçirebilir. Gördüğü her karga siyahtır, milyonlarcasını görmüş olabilir. Öyleyse, gözlemlerine sabrederek, tam kargaların siyah olduğunu bir anlamsal önerme olarak ortaya koyabilir mi? Hayır, yapabileceği tek şey gördüğü tam kargaların siyah olduğunu söylemektir. Reelde, göreceği bir sonraki karganın siyah olacağı hipotezi doğru çıkabilecektir ama, henüz bunu ispatlamış değildir ve deneyleri geleceği gösteremediği için hiç bir netlik esası yoktur. “Ampirik” gözlemlerden kaynaklanan “tam kargalar siyahtır” tespit etmesi, objektif bir doğrudan çok, kuşkarı kollayanın gördüklerine sabreden öznel bir görüştür. Gözlemci, hakikatte tümevarım usulünü kullanmıştır. Gözlemsel olarak öyle gideceğini seziyor ya da sanıyor. Ancak kargaları ebedîye dek gözlemlemeyi sürdürebilseydi, her an kıyıda köşede bir beyaz karga olabileceği için, tüm kargaların siyah olduğunu söyleyemeyeceği.

Bu, Bacon tarafından açıklanan bilimsel, ampirik usulün bir misalidir. Reelde, anlam terimiyle belirtecek olursak, anlamsal yapıya tümevarımın mantıkdışı ve öznel süreci sokulmadığı sürece ampirik usulün olgusal önermeler asla ait laflar getirmesi olası değildir. Ne kadar gözlem yapılırsa yapılsın, bir ampirik önermenin doğrulu ispatlanamaz. Kendisi doğrulanamayınca da, buna sabreden çözümler “bilim”in objektif asıllığından uzakta, sisli bir anlamın içinde yürüyor demektir.

Bilim adamları, bir yandan aralarındaki münakaşalar kızışırken bir yandan da bu mevzuların tartışılmasını, araştırılmasını felsefecilere vazgeçme meylini göstermekteler. Büyük düşünür Hume, “fizik kanunları”nın destekleyici gözlemlerin manasal neticeyi olmayan genel ifadelerden öteye gitmediğini söylemişti; oysa, bilim adamları hiç bu cinsten felsefi evhamlar dinlemeksizin deneylerini sürdürmüşlerdi, zira bilim “bereketli”ydi. Başka bir deyişle, bil fotoğraflarından daha fazla yanaşıyordu ve bunun da ötesinde yarattığı neticeler teknolojide verimli ilerlemeler sağlamıştı.

Sirl Karl Popper’in bilimsel usul teoriyi bilim felsefesinde bir dönüm noktası oldu. Popper’in teorisinin sabrettiği öncül şuydu: bir milyon siyah karga anlamsal olarak “tüm kargalar siyahtır” yargısına götüremez, ama yalnız bir beyaz karganın görülmesi anlamsal olarak “kargaların tümü siyah değildir” yargısına götürebilir. Kısacası ampirik genellemeler anlamsal olarak çürütülebilirler.

Popper’in teorisine göre bilimsel usul şudur: bilimsel bilgi olarak adlandırıldığımız, doğası gereği geçici kalitededir. Bir bilim adamı deney yapacak ve gözlemlerine dayalı ampirik genellemelerde bulunacaktır; ardından bu genellemeler bir teori şeklinde ortaya koyulur. Temel olarak Popper’in metodolojisinde teorinin sarih ve bütün olarak ortaya konması çok ehemmiyetlidir. Karga misalimizde “tüm kargalar siyahtır, o halde beyaz kuş bir karga değildir ya da yanlış belirlenmiştir” demek, bilimsel olarak yanlış olacaktır. Bir teori ortaya konduktan sonra bilim etrafları tümevarımla destekleyici deliller toplama yolunu değil, bütün tersine deneysel şartlar içerisinde çürütmeye çalışma yolunu izliyorlar. Bilim tarihi en büyük ilerlemelerin, bu usul kullanıldığında hakikat eştiğini ve daha önceki teori kısmen çürütüldükten sonra ortaya çıkan teorinin bilgi açısından daha zengin olduğunu göstermektedir.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık